TEVAZU
Fatih Köse
13 Ekim 2020
1
“Seçim sonuçlarını kişisel kariyeriyle irtibatlandırarak eğip büken herkes her
şeyden önce milletimize yanlış yapar. Millete yanlış yapan hiç kimsenin de AK
Parti’de yeri olamaz. Bana gelen raporlara göre vatandaş tevazu arıyor.
Gönüllere girmiyor da vatandaşa eğer tepeden bakıyorsak, bir gurur abidesi
olarak bakıyorsak, kusura bakmayın, bu millet şamar oğlanı değil. Bir oy verir,
iki oy verir ondan sonra kenara koyar” Recep Tayyip Erdoğan 07.07.2018
Sayın
Erdoğan AK Parti’nin % 42,5 oy almasına ve birinci parti olmasına rağmen
parlamentodaki salt çoğunluğun kaybedilmesinin sebeplerini araştırarak
gerilemeyi tevazudan uzaklaşmaya bağladı.
Tevazudan
uzaklaşıldığı tespiti sadece siyasileri değil ticaretle, eğitimle uğraşanları
ve hatta belki de hepimizi ilgilendirmesi ve ders çıkarmamız gereken önemli bir
tespit.
Aslında mütevazilik
seçimlerden düşük oy alınca farkına varılan yitik bir güzellik olmaktan çok
seçimlerden bağımsız olarak aranması gereken bir haslet olmalı değil midir?
Sadece AK Parti’de siyaset yapanlar değil ama hepimiz “Öne çıkmayan, mağrur
olmayan, kibirlenmeyen, kendini övmeyen, alçak gönüllü, empati yapabilen, diğerkâm,
üstünlük taslamayan, sabrı öfkesini yenen, zarif, ince ruhlu olan, her şeyi ben
bilirim demeyen, karşısındakini dinleyen, fikirlerine değer veren” bir
yapıda olabilmeliyiz.
Buna mütevazı olmak diyoruz.
Fakat,
tevazu var olan ve sonradan yitirilen bir şey midir yoksa insanın hamlıktan
pişmeye ve belki olma yolunda kazanabileceği bir erdem midir diye düşünmek
lazım.
Elbette mütevazı olmak pasif olmayı gerektirmez. İnsan hem mütevazı hem de
işinde cevval olabilir, olmalıdır.
Sadece
siyasette değil her alanda tevazu ile işini yapan, aldığı sorumluluğu hakkı ile
yerine getiren insanları, ne olursa olsun illa bir 'ŞEY'
olmak için kapıların önüne yatan, enaniyet içinde olup kendini dünyanın
merkezinde gören insanlara ezdirirsek toplum olarak kaybederiz. Aslanları
kedilere boğdurmamak lazım.
Hele
siyaset yapıyor ve insanlara hizmet etmek istiyorsak halka dokunmak, etkili bir
şekilde dinlemek, meselelerini takip edip olumlu ya da olumsuz mutlaka geri
dönmeye gayret etmeliyiz.
Her şeyi biliyormuş, anlıyormuş gibi yapmamalıyız. Ortak akla önem vermeli,
insanların tekliflerini onların yanında not etmeli, uygulanamaz bir teklif olsa
bile sahibine değer vererek uygulanmama sebeplerini izah edebilmeliyiz.
Sosyal
medyada gereğinden fazla etkinlik, toplantı fotoğrafı paylaşmamalı, siyaseti
kendimizi öne çıkarma aracı olarak kullanmamalı ya da insanların bu hisse
kapılmalarına fırsat vermemeliyiz.
“Seçilmezsem ben değil siz kaybedersiniz, yatırımlar durur” gibi cümleler kibir
içerir, kurmamalıyız.
Şehirde
yaşayan her kim varsa, hangi görüşte olursa olsun, başka partili ya da dernek,
vakıf ya da hangi kurum olursa olsun had, sıfat bildirmeye kalkmamalıyız.
Projesi,
önerisi, teklifi olanlara “Proje sunulacaksa biz sunarız, düşünülecekse biz
düşünürüz” diyerek mağrurlanmamalıyız.
Kamu
kurumlarının, belediyelerin bütçelerinde herkesin, hatta tüyü bitmemiş yetimin
hakkı vardır. Bütçe harcamalarında savurgan olmamalı, lüksten, israftan uzak
durmalı, kendi siyasi çalışmalarımız için kamunun kaynaklarını kullanmaktan
uzak durmalıyız.
Herkesin
gözü önünde cereyan eden siyasi kavgaların, sataşmaların, suçlamaların toplumda
huzursuzluğa, kamplaşmaya ve toplumsal barışın yara almasına sebep olduğunu
hatırdan çıkarmamalıyız.
FATİH KÖSE
Diğer yazılar için tıklayınız...
ETİKETLER: TEVAZU KASTAMONU FATİH KÖSE AK PARTİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN
1 YORUM
-
CAGLAR GOKMEN
Kaleminize sağlık.
13 Ekim 2020 19:14
FATİH KÖSE
Katkınız için teşekkürler.
16 Ekim 2020 16:21
YORUM YAP
E-mail adresiniz yayınlanmayacaktır.