MÜSLÜMANCA İŞLER
Fatih Köse
14 Şubat 2021
0
Müstahaktır diyerek insaftan
vazgeçilmez,
Zorda kalınsa bile hayduttan dost seçilmez,
Bulutlardan yağacak rahmet gecikse dahi,
Vebâl akan çeşmeden tek damla su içilmez.
Abdürrahim Karakoç
Dindar bir nesil için dertlendiklerini söyleyenlerin, dillerinden düşürmedikleri İslâmı, dillerinden düşürüp gönüllerine, tavır ve davranışlarına nakşetmeleri gerekiyor.
Görünür olmaktan, lafını etmekten, PR yapmaktan, mikrofona konuşmaktan, bina yapmaktan, samimiyete, ihlasla yaşamaya, müslümanca davranmaya hicret edilmesi gerekiyor.
Amcasını katleden Hz. Vahşiye tahammül eden, yahudi komşusunun cenazesine katılan Peygamberimizi çok sevip ümmetini dert edinenler, Peygamberimizin bu davranışlarından acaba ders çıkarıyorlar mı?
Laf üreterek, bina yaparak, onlarca “ bizimkilere ait” televizyon ve gazeteden ne sâdır oluyorsa doğrudur ve yayılmalıdır' yanlışına iman edip iddialaşıp cedelleşerek tirollüğe evrilip gönüllere girilebileceği mi zannediliyor?
Müslüman bir judocu, olimpiyatta şampiyonluk maçına çıkar. Japon rakibinin sakat olduğunu bildiği ayağına antrenörünün tüm yönlendirmesine rağmen hamle yapmaz. Rakibi ile eşit şartlarda müsabaka yapar ve mağlup olarak gümüş madalya alır.
“Neden sakat ayağına hamle yapmadınız?” sorusuna “ Benim dinim yaralıya vurmayı hatta yaralı yerinden zarar vermeyi yasaklar. Madalya için rakibimin sakat kalmasına sebep olamazdım” der. O yıl FAİRPLAY ödülü alan Mısırlı güreşçi Japonya’ya davet edilir ve ülkede kahraman gibi karşılanır. Bu Müslüman judocunun İslam’ı anlatmak yerine fiilen yaşayarak davranışlarını şekillendirmesi binlerce Japon’un Müslüman olmasına vesile olur.
Yani, İslâm’ı dillerden kalbe taşımalı, hayatımıza aksettirmeli ve emredildiği gibi sadece mahallelilerimizin değil rakibimizin de hak ve hukukunu adalet ve merhametle gözetmemiz gerekiyor.
Yukarıda zikrettiğim o anlamsız çabalarla girilemeyen gönüllere bir kişinin Müslümanca bir davranışı ile nasıl girdiği üzerinde tefekkür etmemiz gerekiyor.
Ezerek, bağırarak, dışlayarak, had bildirerek, adaletli ve insaflı davranmayarak, kendisi gibi olanları kayırarak ne İslam’a ne de Müslümanlara hizmet edilmiş oluyor.
Kendi gibi düşünen, kendi partisinden, cemaatinden, derneğinden olana devleti, makamı, gücü, imkânları açıp, kendisinden farklı düşünenleri dışlayarak ne İslâmı yayıyor ne de İslâmı küffardan koruyoruz.
* 'ÖTEKİ gelirse okulları kapatır.' deyip sudan sebeplerle üniversite kapatmak,
* Salgını parti kongrelerinde unutup, Baro seçimlerinde hatırlamak,
* Ankara’nın göbeğinde muhalif bir siyasetçi ve gazetecileri silahla tehdit edip, odunla kafasını kolunu kıranlara sahip çıkıp, Anayasal Protesto hakkını kullananları ' terörist' ilan etmek,
* Muhalefet parti liderlerini tehdit etmek, linç edilmesine vesile olmak yapılan onca hayırlı işi berbat ediyor.
Bütün bunları yapan ve savunanlar hem kendi çocuklarının nezdinde hem de bütün toplum nezdinde güven ve itibar kaybediyorlar.
Bir Alman beyaz eşya şirketinin sahibi bile ' İtibarımı kaybetmektense paramı kaybederim.' cümlesini gayesi haline getirmişken ' İktidarı kaybetmektense güven ve itibarımı kaybederim.' der gibi tavırlar göstermek ne kadar Müslümanca işlerdir?
Velev ki 'öteki' geçmişte ' Müslümanca' davranmamış olsa bile, Müslümanlık iddiasında olanlar emanete Müslümanca işler yaparak sahip çıkmak zorunda değiller midir?
Kâl(söz) ehli değil, hâl(icraat) ehli olmalı.
İnsanların bizim adaletimizi gördüğünde kalplerinin İslâma ısınacağını, tersi durumda İslâmdan uzaklaşabileceğini durup düşünmemiz gerekiyor.
Şüphesiz onca çaba ile kaybedenlerden olmak istemeyiz.
14.02.2021
Fatih Köse
Diğer yazılar için tıklayınız...
ETİKETLER: DAHA İYİSİ MÜMKÜN KASTAMONU FATİH KÖSE MÜSLÜMANCA İŞLER
YORUM YAP
E-mail adresiniz yayınlanmayacaktır.