Daha İyisi Mümkün Kastamonu
REKTÖRLÜK ATAMASI 01.05.2019

REKTÖRLÜK ATAMASI 01.05.2019

Fatih Köse

17 Ekim 2020

0

;

Türkiye'de 112 Devlet, 69 Vakıf, 5 adet de Vakıf MYO olmak üzere 186 üniversite var. TÜİK'in “Eğitim durumuna göre işgücü” verilerine göre yüksek okul mezunu işsiz oranı % 18.3. Yani yaklaşık her 5 işsizden biri üniversite mezunu. OECD kriterlerine göre Türkiye hem üniversite sayısı olarak, hem de üniversite mezunu sayısı olarak yetersiz durumda.

- 1 milyon kişi başına düşen üniversite sayısında ABD, Rusya, Danimarka, Malezya, Polonya, İsviçre ve Norveç 10'un üzerinde. Türkiye'nin oranı 2.1.

- Yükseköğretim mezuniyet oranında OECD ülkeleri ortalaması (%36), Türkiye(%18). 

Bu istatistikler üniversiteye mezunlarını sadece sayısal olarak karşılaştırmakta. Nitelik olarak, ülkeye, topluma verdikleri katma değer açısından istatistiki bir değerlendirmeye ben rastlamadım.

İNSAN İSRAFI 

Türkiye'deki Üniversitelerimiz genel olarak gençlerimizi yetiştiriyor mu yoksa israf mı ediyor? Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Genç nüfusumuz ve insan kaynağımızın öneminden bahsediyoruz ama bu kaynağımızı yoksa israf mı ediyoruz? İnsan kaynağımızın sadece niceliği ve ekonomik değeri baz alınarak toplum ve gelecek mühendisliği yapıldığı günümüz dünyasında “İNSAN İSRAFI” diye bir tanımlamaya pek rastlayamıyoruz.

Mesela ülkemizde OECD'nin üniversite mezunları ortalamasına ulaşmak için ilave 50 üniversite daha açılsa neler yaşanır? Onlarca bilişim, derslik, merkezi laboratuvar, cihaz ihalesi yapılır, lüks binalar, pahalı cihazlar, donatılar alınırdı. İstatistiksel bir başarı artışı sağlanmış olurdu. Peki bunları yapınca insan yetiştirmiş olur muyduk ? Yoksa bütün bu fiziksel yatırımları “değere” dönüştürecek insan kaynağımız olmadan yola çıkarsak, insan kaynağı sağlanana kadar sadece bu maddi imkanları değil aynı zamanda  gençleri de israf etmiş mi olurduk ?

ESİR KAMPI - İŞSİZLİK RAKAMLARI - İNŞAAT

- Üniversite öğrencisi yılda sadece 28 hafta eğitim görüp, 24 haftasını tatilde geçirmektedir. Üniversitelerin önemli bir kısmı “işsizlik rakamlarını dört yıllığına kurumsal olarak ertelemek” adına çocuklarımızı sosyal hayattan kopartarak özel mekânlarda izole eden, vakit, nakit ve gençliklerini israf eden bir nevi ESİR KAMPI'na dönüşmüşlerdir. Birçok üniversitenin esir kampı olma dışında ürettiği, vatana millete kazandırdığı yegane katma değer ise yeni mekan inşaatı ve tefrişatıdır. (İstisnalar kâideyi bozmaz)

REKTÖRLERDEN NE BEKLİYORUZ?

Yukarıda bahsettiğim insan israfı, esir kampı, işsizlik rakamlarının ötelenmesi gibi belki acıtıcı ama gerçekçi tanımlamalara bir çoğumuz iştirak edecektir. Bütün bu somut gerçekliklere rağmen Rektör atamaları hepimizin gündemini işgal ediyor. Kim bilir, belki atanacak yeni Rektörler sihirli değneği ile her şeyi değiştirir!

Üniversitelerimizi yönetmeye aday olan bütün Rektör Adayı akademisyenlerimize başarılar dilerim. Tâlip oldukları iş bir hayli çetrefilli. Peki muhtemel Rektörlerimizden akademisyenlerimiz, öğrencilerimiz, devletin üst yönetimi, siyaset, STK'lar ve şehirde yaşayan halk neler bekliyor? Nasıl bir üniversite istiyoruz?

- Ehliyet, liyakat, plan, proje, vizyon sahibi yönetim becerisine sahip olmasını mı?

- Üniversite bina kullanım alan metrekaresini kat kat artırmasını mı?

- Öğrenci sayısı ile öğretim elemanı sayısını kat kat fazlasına çıkarmasını mı?

- Akademik başarı ve başarılı öğrenciler mezun etmesini mi?

- Üniversiteyi akademik başarısı daha yüksek çocukların tercih ettiği hale getirmesi mi?

- Akademisyenlerinin ürettiği makale, bilimsel çalışma ve projeler ile patentlerde iyi bir performans göstermesini mi?

- Üniversite “BÜTÇE ”sini bizim istediğimiz gibi harcamasını mı? 

- Ahbap-çavuş temelli atamalar yapmasını mı?

- Partimizin, davamızın, ülkümüzün Üniversite de sancaktarlığını yapmasını, Üniversiteyi kendi dünya görüşümüzün ocağına, gençlik teşkilatına çevirmesini mi?

- Akademik istihdamın planlı ve programlı bir şekilde yapılmasını mı?

- Üniversiteye katma değer getirmeyen, öğrencisi bulunmayan bölümlere akademik kadro verilmesi yerine, öğrencisi bulunan, sanayi ile iletişimi bulunan üretime katkısı bulunan bölümlere ağırlık verilmesini mi?

- Öğrencinin mesleki ve akademik takibinin yapılmasını mı? Bir öğrencinin maddi ve manevi sorunları olsa ve dört yıllık bir okulu 8 seneden beri okumaya devam etse bir yetkilinin o öğrenciyi çağırıp “Bir sorunun mu var, neden mezun olman bu kadar uzadı” demesini mi? Öğrenci ile ilgilenilmesini mi?

- İlçelerin ekonomisine can suyu olması için MYO açılmasını mı?

- İlçelere açılan MYO'ların akademisyensiz, öğrencisiz eğitime devam etmesini mi?

- Üniversitenin şehrin hayatına dokunması, yerel sorunlara çözümler üretmesini mi?

- Halkın kültüründen uzakta, kafelerde, nargile meclislerinde kendi sun'î kültürünü oluşturan öğrencimizin, kıyafeti, dili, davranışları ile tebarüz ettiği pagan bir kültürden kurtarılması ve milletimizin irfanı ile buluşmasını mı?

Hasılı kelam bu isteklere onlarca ilave yapabiliriz. Önümüzdeki Rektörlük atamaları memleketimiz, üniversitemiz, akademisyenlerimiz, öğrencilerimiz için hayırlara vesile olsun.



Diğer yazılar için tıklayınız...

ETİKETLER: ÜNİVERSİTE REKTÖR AKADEMİK EĞİTİM KASTAMONU

YORUM YAP

E-mail adresiniz yayınlanmayacaktır.

DİĞER İÇERİKLER

X